Sunday, 06/10/2024 - 07:48
14:57 | 09/07/2019
Bir zamanlar fakir bir kadının tek bir oğlu vardı. Oğlanın aklı fikri seyahate çıkmaktaydı. Bir gün annesi ona, “Sen nasıl seyahat edersin? Sana verecek paramız yok ki?” dedi. Bunun üzerine oğlan “Ben başımın çaresine bakarım. Yolda sürekli olarak ‘az olsun, az olsun, az olsun!’ derim” diye cevap verdi.

Yola çıktı ve nereye gitse hep “Az olsun, az olsun, az olsun!” deyip durdu. Derken birkaç balıkçıyla karşılaştı. “Rastgele, ama az olsun, az olsun, az olsun!” dedi. “Sen ne diyorsun be adam? Az mı olsun?” diyen balıkçılar ağlarını çekip de çok az balık görünce oğlana temiz bir dayak attılar. Sonra da “Bunu hak ettin!” dediler. “Peki, ne diyecektim ki?” diye sordu oğlan. “Çok olsun, çok olsun, de!” diye yanıt aldı.

Bir süre yol aldıktan sonra bir darağacına yaklaştı. Bir suçluyu asmak üzereydiler. “Merhaba! Çok olsun, çok olsun!” dedi. “Sen ne diyorsun be adam, çok mu olsun? Dünyaya bu kadar suçlu yetmiyor mu ki, sen çok olsun diyorsun!” deyip ona güzel bir dayak attılar. “Peki, ne diyeyim?” diye sordu oğlan. “Tanrı günahlarını bağışlasın, de!”

Oğlan yine bir süre yol aldı. Derken bir hendeğe ulaştı. Leş temizleyicisi ölmüş bir atın derisini yüzmekteydi. Oğlan, “Merhaba! Tanrı günahlarını bağışlasın!” deyince adam yerinden fırlayıp satırının kabzasıyla onun kulak tozuna öyle bir vurdu ki!

“Sen ne diyorsun be salak herif!”

“Peki ne diyeyim?”

“Hendeği boyla pis hayvan, de!”

Oğlan bu kez “Hendeği boyla pis hayvan!” diye diye yoluna devam etti.

Derken içi yolcu dolu bir at arabasıyla karşılaştı.

“Merhaba. Hendeği boyla pis hayvan!” der demez araba hendeğe yuvarlanıverdi. Arabacı elindeki kamçıyla oğlana öyle bir girişti ki!

Zavallıcık annesinin evine döndü ve o günden sonra da bir daha seyahate çıkmadı.

 



Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *